6 Haziran 2017 Salı

TARİHİ HASIMLARIN GÖZÜYLE: "27 MAYIS 1960, Suay Karaman - İlk Kurşun Gazetesi (29 Mayıs 2017)", 27 MAYISI ANLAMAK... Dr. Noyan UMRUK

27 MAYIS 1960
 
Suay Karaman

Askeri harekatlar ki buna darbe, ihtilal, devrim de denebilir, topluma olumlu getirileri ya da olumsuz götürüleriyle önem kazanırlar. Devrim ya da darbe oldukları da ancak bu şekilde belirlenir. 27 Mayıs 1960 Devrimi’nin 57. yılını kutladığımız bugünlerde, henüz bunun ayırdına varamayanların, 27 Mayıs 1960 Devrimi’ni anlayamayanların olduğunu görmek, şaşırtıcı gelmemelidir.

Koşullar tamam olduğu zaman ihtilal kaçınılmaz olur. Her ihtilalin, onu yapanlar kadar onun koşullarını hazırlayanların da eseri olduğunu unutanlar, 27 Mayıs konusunda sürekli hataya düşmektedirler. 27 Mayıs 1960, seçimle gelen sivil iktidarın demokrasi dışı tutum ve davranışlarıyla diktatörlüğe giden yönetimine karşı bir tepki sonucu gerçekleştirilmiştir. 27 Mayıs 1960 için “demokrasiye darbe” diyenler, 27 Mayıs 1960 öncesinde demokrasi olduğunu sanan aymazlardır.

On yıllık Demokrat Parti iktidarında devrim karşıtı hareketler ve olgular yaratılmıştı. Bunun yanında anayasa ve hukuk dışına çıkılarak, ülke büyük karışıklıklara sürüklenmişti. Özellikle Meclis Tahkikat Komisyonu kurularak, diktatörlüğe giden bir yolun başlangıcına gelinmişti. İşte bu koşullarda Türk Silahlı Kuvvetleri, anayasa ve hukuk dışına çıkmış bir siyasal iktidara karşı direnme hakkını kullanmış ve ülke yönetimine el koymuştu. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin arkasında milletin desteği bulunmaktaydı. Siyasal iktidarın baskısına ve faşist diktatörlüğe gidişe karşı verilen bu mücadelede üniversite, gençlik, aydınlar, basın ve muhalefet partileri de Türk Silahlı Kuvvetleri ile birlikteydi.  

27 Mayıs 1960 Devrimi’nin en büyük eseri 1961 Anayasası’dır. Bu çağdaş anayasa, Cumhuriyet Senatosu, Anayasa Mahkemesi, Devlet Planlama Teşkilatı, Yüksek Öğrenim ve Kredi Yurtlar Kurumu, Devlet Personel Dairesi, Türk Standartları Enstitüsü, Basın İlan Kurumu  başta olmak üzere getirdiği kurumlarla demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletinin yolunu açmıştır. 1961 Anayasası’yla bağımsız yargı ve hakim güvencesini sağlayacak kurumlar oluşturulmuş, grev ve toplu sözleşme hakkı kurumlaştırılmış, üniversiteye ve TRT’ye özerklik sağlanmıştır. Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Yasası, Basın-Fikir İşçileri Yasası, İlköğretim ve Eğitim Yasası, Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Yasası, Gelir Vergisi Yasası gibi yeni düzenlemeler yapılmıştır. 1961 Anayasası ile ülkemize sosyal devlet anlayışı yerleştirilmiş, özgür bir ortam yaratılmış, çağdaş bireysel hak ve özgürlüklerin sağlanması başarılmıştır.

Türk halkının insanlık, haysiyet ve haklarını, fikir ve vicdan hürriyetini koruyan, demokratik bir düzen içinde ve ekonomik bir planla kalkınabilmesinin şaşmaz reçetesi olan 27 Mayıs 1960 Devrimi’nin Anayasası, Atatürk İlke ve Devrimlerine bağlılığın bilinci ile hazırlanmıştır. Bu çağdaş anayasa ile geçen altmışlı yıllar, Türk toplumun aydınlık ve özgürlük yıllarıdır.

Seçimle iktidara gelen bir partinin kurduğu hükümetin ve onu oluşturan siyasi iktidarın, her koşulda hukuka, adalete, ahlaka ve bütün halkın çıkarına dayanması gereklidir. Ülkeyi yöneten iktidarların hukuk devleti ilkelerine bağlı kalarak, gerçek demokrasiyi etkin hale getirdikleri zaman, darbe ya da darbe ortamları yaşanmaz. Gerçek demokrasiyi yok eden darbelerin her türlüsüne, her zaman ve her koşulda karşı konulmalıdır. Hukuk devleti ve demokrasiyi ortadan kaldıran askeri darbelerin ve içinde yaşadığımız sivil darbe sürecinin, haklı ve meşru gösterilebilecek bir yanı yoktur. Sivil yönetimler demokrasiyi benimsedikleri, hukuk ilkelerine bağlı kaldıkları ve ülkenin çıkarlarını korudukları zaman, darbe ortamlarının yaşanmadığı herkes tarafından görülecektir. 27 Mayıs 1960 Devrimi, ülkemize 1961 Anayasası ile özgürlüğün ve evrensel demokrasinin kapılarını açmıştır. Getirdiği kurumlar ve sonuçlarıyla 27 Mayıs 1960, tartışmasız bir devrimdir..

İlk Kurşun Gazetesi, 29 Mayıs 2017.
İlk Kurşun Gazetesi'nde yayınlanan yazımı iletiyorum.
---------------------------------
27 MAYISI ANLAMAK...
Dr. Noyan UMRUK
Dün 27 Mayıstı…Bizim kuşağın, 68 kuşağının “Anayasa ve Özgürlük Bayramı”…
Sosyal bilimlerde bir altın kural var: Her olguyu kendi “zaman”, “zemin”, “mekan” boyutları içinde el almak…Aksi takdirde, şaşkın ördek misali suya tersinden girmek yanlışına düşmek mümkün. Gelin, o günlere bir bakalım:
“... yaşları ne olursa olsun Türkiye deyince, akıllarına bizim yetiştiğimiz Atatürk'ün Türkiyesi gelenler son yılda sudan çıkmış balığa dönmüştük. Bir umutsuzluk, daha kötüsü bir nevi utanç çöreklenmişti içimize. Elimden ne gelirdi? Yazmak, konuşmak, tenkit yasaktı, neredeyse insan gibi yaşamak, bir Atatürk çocuğu gibi düşünmek, davranmak yasaktı…”
28 Mayıs 1960 "Ne haber" Tunç Yalman - Vatan Gazetesi
"Kara cüppeli" diye aşağılanan, saygıdeğer hocalarım, yurdumun çile çekmiş aydınları, sayın profesörlerim! En kara günlerde alınlarınızda parlayan ışıklar, tükettiğiniz soluk boşa gitmedi…”
28 Mayıs 1960 "Az gittik Uz gittik" Aziz Nesin - Akşam 
“ Yıllar boyu aklımızın erdiği kadar tarihten örnekler verdik, hukuk prensipleri sıraladık, kinayeli fıkralar anlattık…Anayasayı çiğnediler; hukuk dışı komisyonlar kurdular…Artık yazı yazmıyor, yazı taklidi yapıyorduk… Atatürk’ün gençliğe hitabesini, Nutuk’un tefrikası halinde yayınlamak dahi suç sayılır olmuştu. Atatürk’ten bahsedilsin istemiyorlardı. Onun kurduğu Cumhuriyete bir beyefendiler saltanatı halinde çöreklenmek ve memleketi basınsız, üniversitesiz, meclissiz idare etmek istiyorlardı… Kurucu meclisin faaliyete geçmesini sevinçle bekliyoruz…Bu hareketin meşruluğu ve büyüklüğü, yıkılanların gayrimeşruluğu ve küçüklüğü ile bir abide gibi ortaya çıkmaktadır…Türkler, âlimleri dalkavuk, üniversitelileri maktul, gazetecileri korkuluk ve bütün aydınları sürüngen hale getirererek, bir çete gibi davrananların rezaletlerini  dünya önünde reddetmişlerdir.” 
Çetin Altan; “Bugün canım yazı yazmak istiyor.”,Milliyet G., ’28.05.1960
“Örfî idareye bir gece yarısı ifade vermek üzere götürüldüğümüz zaman bizi kucaklayıp bağırlarına basan subaylarımız, "On beş gün daha dişinizi sıkın" demişlerdi. Gazete kapatıldığı gün de tekrarlamışlardı: "On beş gün daha sabredin."  Sabrettik, şimdi sevinçten ağlıyoruz.”
30 Mayıs 1960 Abdi ipekçi - Milliyet
“Koltukları ve keseleri uğruna millet kanı dökmüş her siyaset zorbasının sonu mutlaka bir faciayla biter... Gazete sütunlarından uzanan parmaklar, onlara: "Dikkat edin, sonunuzu iyi görmüyoruz" diyorlardı. Onlar ise bu parmakları kırmakla akıbetlerinden kurtulacaklarını sandılar. Kur'an'da Allah'a, peygambere ve idare edenlere itaat olunması buyrulmuşur. Lâkin adaletten ayrılmamaları şartiyle. Adaletten ayrılırlarsa onlara itaat etmemeyi emreder. Bu sebeple Türk Ordusu'nun 27 Mayıs'ta zalimlere vurduğu kansız darbe her şeyden evvel Allah'ın buyruğuna uygundur, Allah'ın emriyle olmuştur.”
2 Haziran 1960 "Merhaba" Kadircan Kaflı – Tercüman
Kemalist Devrim’in ikinci önemli atılımının üzerinden yarım asır geçti. Devrimin anıtı ve kanıtı, döneminde dünyanın en demokratik anayasalarından biri olan 1961 Anayasası idi. Anayasa temel hak ve özgürlükler yanında, ekonomik ve sosyal hakları da güvence altına alarak, kuvvetler ayrılığını ve adil bir seçim sistemini getirerek, ekonomik kalkınmada planlama anlayışını esas alarak “düzeni” değiştirdi. Böylece;
*Emekçiler, sosyal devlet, sendikal hareket ve toplu sözleşme düzeni,
*Toplum, “Tahkikat Komisyonları” yerine bağımsız yargıya,
*Seçmen daha adil ve tutarlı bir seçim sistemine
*Halk temel insan hak ve özgürlükleri
 *Ekonomik hayat, sürdürülebilir, sağlıklı bir kalkınma, görece adil bir bölüşümü öngören planlama anlayışı ile kucaklaştı.
Keşke 27 Mayıs hareketi anayasasıyla taçlandırdığı zirveye  magazine dönüşen saçma sapan bir yargı süreci ve toplumda derin yaralar açan idamlar olmadan varsaydı…
Lakin beklenen herhalde bu anayasal demokratik düzen değildi… 27 Mayıs Devrimi ile temelleri atılan demokrasi süreci uzun sürmedi.
1970’lerden itibaren, “Bu gömleğin topluma bol geldiği”,”Sosyal gelişmenin boyutlarının, ekonomik gelişmeyi aştığı” söylemlerinin eşliğinde budanan 27 Mayıs anayasasının,  her fırsatta kanatları yolundu ve 1982 Anayasası ile iyice budandı. Bu anayasa ile budanan yargı bağımsızlığına, 2010 değişikliği ile  tamamen son verildi.
Bu da kesmedi.  Şimdilerde parlamenter  sistemden başkanlık rejimine karambol bir referandumla geçerken  Cumhuriyetin   kurucu iradesi ile oynanacak günler yaklaşıyor…
Tanrı daha daha uzun ömürler versin sayın Muazzez İlmiye Çığ’ın dediği gibi
“Bizler kazandığımız şeylerin değerini bildik. Çünkü zor elde ettik. Siz bunları kaybettiğinizde anlayacaksınız…”
Bilmem ne kadar anlayabiliyoruz, ya da anlayıp davranabilecek miyiz???
ABC GAZETESİ;27.05.2017
****
27 MAYIS ÖNCESİNİ YAŞAYANLAR İYİ BİLİRLER..O DEVRİM GEREKLİYDİ.SAYIN UMRUK NELER OLDUĞÜNU AÇIKCA YAZMIŞ... TAHKİKAT KOMİSYONLARINI VS  ..BİZ HERGÜN DEVRİM BEKLEDİK VE O GECE ALPASLAN TÜRKEŞ İN SESİ BİZE KURTLUŞ ZAFERİ GİBİ GELMİŞTİ..27 MAYIS GÜNÜ HALK TANKLARA KAMYONLARA ÇİÇEK ATIYOR. ASKERİ ÖPÜYOR. MARRŞLAR SÖYLÜYORDU. FENER ALAYLARI VARDI.BAYRAK VARDI. NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE LAFI VARDI.. AMA O GÜNLERDE CUMHURİYETİN VE LAİKLİĞİN BİR BEKÇİSİ OLDUĞUNDAN EMİNDİK. "YIKILMAZ" DİYORDUK. SİSTEMİ KORUYAN D GÜÇ YERİNDE DİYE EMİNDİK.. HİÇ UMUTSUZLUĞA KAPILMAMIŞTIK. BU GÜN ÖYLE BİR GÜÇ  YOK......DÜZEN BOZULSA YERİNE GETİRECEK BİR GÜÇ DE YOK...UMUT DA YOK,  Siber Goksel <siber.goksel@gmail.com>
28 Mayıs 2017 15:40 tarihinde N. UMRUK <noyanumruk@hotmail.com> yazdı:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder