6 Kasım 2013 Çarşamba

ATATÜRK'Ü KORUMA KANUNU VE DP!... // GÜNCEL

Ve gerçekler, Atatürk “Dictateur” mü? Atatürk’ü Koruma Yasası'nı neden DP çıkardı? 


Ve gerçekler, Atatürk “Dictateur” mü? Atatürk’ü Koruma Yasası'nı neden DP çıkardı? (7)
Celal Bayar ve Atatürk


Canmehmet

Güncelliği nedeniyle bugüne kadar çok tartışılan ancak, sihirbazın şapkasından çıkan kuş misali uydurma ifadelerle anlatılan iki konuya açıklık getiriyoruz..  "Atatürk “Dictateur “mü? "Atatürk’e Muhalefet kanunu"nu, CHP değil de, neden DP çıkardı?
Önce ‘Atatürk’e Muhalefet Kanunu’ nun içeriğini verelim.
Kanun Numarası:    5816
Kabul Tarihi:  Resmî Gazete Tarihi ve No:31/07/1951 - 7872
Madde 1:
Fıkra 1; Atatürk'ün hatırasına alenen hakaret eden veya söven kimse bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Fıkra 2; Atatürk'ü temsil eden heykel, büst ve abideleri veyahut Atatürk'ün kabrini tahrip eden, kıran, bozan veya kirleten kimseye bir yıldan beş yıla kadar ağır hapis cezası verilir.
Fıkra 3; Yukarıki fıkralarda yazılı suçları işlemeye başkalarını teşvik eden kimse asıl fail gibi cezalandırılır.
Madde 2: -Birinci maddenin ikinci fıkrasında yazılı suçlar zor kullanılarak işlenir veya bu suretle işlenmesine teşebbüs olunursa verilecek ceza bir misli artırılır.
Madde 3: -Bu Kanunda yazılı suçlardan dolayı Cumhuriyet savcılıklarınca re'sen takibat yapılır.
Madde 4: -Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Madde 5: -Bu Kanunu Adalet Bakanı yürütür.  (Kaynak; www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/956.html)
“Kanunun çıktığı 1951'den günümüze kaç kişinin yargılandığını sonuçlarıyla beraber öğrenmek isterdim. Ancak Adalet Bakanlığı'nın istatistikleri arasında Türkiye'nin bu açıdan çekilmiş toplu bir fotoğrafı yoktu. Sadece 1987-2008 dönemine ait bazı rakamlara ulaşabildim.
Kamuoyunda Atatürk'ü Koruma Kanunu olarak bilinen 5816 sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanun, 1951'de yürürlüğe girdi. Menderes Hükümeti'ni seçimden bir yıl sonra bu kanunu çıkartmaya, o dönemde Ticaniler'in Atatürk büstlerine saldırısının yönelttiği söylenir. Gerçek sebep bu mudur?
Bazı kaynaklara göre, bir gecede 17 tane büst kırma olayı oldu. Menderesin nereden geldiğini tahmin ettiği bu saldırılara karşı sessiz kalması düşünülemezdi.
Fakat asıl sebep bu saldırılar değil.
Atatürk vefat ettikten sonra İnönü Cumhurbaşkanı oldu. Milli şef dönemi başladı.
Paraların üstünden Atatürk resimlerini kaldırdı, kendi resimlerini bastırdı. İnönü Cumhurbaşkanı iken bile CHP'nin genel başkanıydı.
Menderes Başbakan olduktan sonra İnönü cumhurbaşkanlığından ayrılıp ana muhalefet partisi başkanı oldu.
Yani Menderes bu kanunu çıkartırken, siyasi rakibi olan İnönü'ye "laikliğin bayrağı senin değil benim elimde" mi demek istedi?
Hayır, İnönü'ye "Atatürk senden daha öndedir. Tek adam Atatürk'tür. Siz birinci adam değilsiniz" demiş oldu.Yani İnönü'ye ve İnönücülere karşı Atatürk kartını öne sürdü.
Nitekim, kanunun görüşülmesi sırasında Başbakan Adnan Menderes, CHP sıralarına ölümünün hemen ardından paralardan pullardan kendi reisleri olan Atatürk'ün resimlerini sildirdiklerini hatırlatıyor.
Menderesin Atatürk'ü koruma kanununu çıkarmasıyla İnönü'nün önemli bir atağı sonuçsuz kalmış oldu. Esasen böyle bir kanuna ihtiyaç olmadığını İnönü de Menderes de çok iyi biliyordu.
Bu kanun çıktıktan sonra Menderes döneminde saldırı vs. olmadığı için bir uygulama imkanı olmadı. Kanun, 1960 darbesine kadar kadük kaldı.
Menderes'in idamından sonra, içi doldurularak vizyona sürüldü…
"... Demokrat Parti milletvekilleri arasında bu kanuna karşı çıkanlar olmuş tutanaklardan okuduğum kadarıyla. Ama çoğunluğu desteklemiş.
Tabii Demokrat Parti'nin 408 milletvekili gibi çok ezici bir üstünlüğü var mecliste. CHP'nin 69 milletvekili var. Bazı DP'li milletvekillerinin muhalefetine rağmen kolayca çıktı kanun.
Ben size oylamanın dağılımını söyleyeyim: Üye sayısı 487, 
-20 milletvekilliği boşta. 288 kişi oy vermiş o gün. Kabul edenler 232,  Reddedenler 50 kişi. 6 kişi çekimser kalmış. 179 kişi oya katılmamış.
Çok ilginç. O dönemde, 50 milletvekilinin red oyu vermesi. Meclis tutanakları, birçok milletvekilinin, böyle bir kanunun çıkarılmasından rahatsızlık duyduğunu gösteriyor.
Demokrat Parti milletvekili Halide Edip Adıvar, diyor ki:
-"Tasarıyı getirenlerin esas fikriyle hepimiz hemfikiriz fakat bunun için yeniden bir kanun yapmak, Atatürk'ü tarihten önceki Asuriler, Babillilerin yaptığı gibi Allahlaştırılmış putlaştırılmış insanlar arasına koymaktır... Yani daha evvel de dediğim gibi, kablettarih put haline gelen ve bugün yerinde yeller esen eski saltanatlar devrinde şahsı ilahileştirmek ve onlara adeta bir put gibi tapmak zihniyetinin tekrar hortlaması gibi geliyor bana."
Çankırı milletvekili Kazım Arar da ilginç bir konuşma yapmış. Şöyle diyor:
-"Atatürk'ün kapatılacak, gizlenecek, söylenmesinden tevakki edilecek bir tarafı mı vardı ki milletin ve matbuatım ağzını kapatalım.
-“… Arkadaşlar, Atatürk'ün inkılabı ve eserleri hakkında mevzuatımızda kafi derecede müeyyide vardır. Eğer kafi gelmiyorsa artıralım fakat şahıslar hakkında kanun çıkarmayalım. Böyle bir usulü biz ihdas etmeyelim.
-Her men edilen husus daha ziyade aleyhtar toplar. Bence bu kanun Atatürk'ün lehinde değil bizzat aleyhinde bir kanundur."
DP Konya Milletvekili Abdurrahman Fahri Ağaoğlu da hükümeti, "faşist bir memleketten aynen alınan ceza kanununu değiştireceğine daha da totaliter bir rejimi devam ettirmekle" suçluyor, antidemokratik bulduğu bu tasarı ile "Biz rahmetli Atatürk'ün yolundan ayrılıyoruz" diyor.
“…Kanunun görüşülmesi sırasında CHP'lilerin tavrı da ilginç. Mardin Milletvekili Kamil Boran, yasa hakkında muhalif bir konuşma yapıyor. Diyor ki,
-"Eğer bugün Türk vatanında Atatürk'ü sevmeyenler, Atatürk'ün bugünkü Türkiye'yi yaratan inkılaplarını benimsemeyenler varsa, Meclis ve Hükümet el ele vermeli, ceza tehdidiyle değil, kafalara ve gönüllere hitap ederek bu gibilere Atatürk'ü sevdirmeye ve inkılaplarını benimsetmeye sây etmelidir".
Görüldüğü gibi, meclis müzakerelerinde gereken her şey söylenmiş. Ciddi bir rahatsızlık söz konusu. Ama hükümetin getirdiği bir tasarının reddedilmesi de düşünülemez...
"...Yayla öncesinde, Ahmet Altan'a Atakürt başlıklı yazısından, İpek Çalışlar'a Latife kitabından dolayı dava açılmıştı. Yayıncılardan Ragıp Zarakol, Fatih Taş, Ahmet Önal, şairlerden Can Yücel var. Suçlananlar arasında çevirmenler de olmuştu, bazı dernek üyeleri de.
Evet, son dönemdeki örneklere bakıldığında daha çok, sol aydınları kurcalıyorlar. Yakın tarihle ilgili davalar da var.
Hatta Demirel'e soruldu. "Bandırma vapuru ile ilgili. Hiç köhne bir vapur değilmiş, çok gelişmiş bir vapur imiş...
Hatta Atatürk'e Padişahın bizzat para verip Anadolu'ya gönderdiği. Daha bunları konuşmanın zamanı gelmedi diyor Demirel.
Böyle sanal bir tarih anlayışı oluşturulmuş. (1)
Bu pencereden bakıldığında;
-“Atatürk’ün büstleri kırılıyor ve Demokrat Parti, Atatürk’ü koruma yasası  çıkarıyor.”
Biz böyle düşünmüyoruz. Bu karşı düşüncemizin bir esin kaynağı veya önceden yapılmış benzer bir açıklama olmadığını (görmediğimizi) belirtelim.
Tam bu noktada DP, Cumhurbaşkanı Celal Bayar ve Adnan Menderes’i tanıtmamız gerekmektedir.
DP'nin, Genel Başkanı Adnan Menderes,
Kurucusu, Celâl Bayar,
Kuruluş tarihi, 7 Ocak 1946
Kurucusu, Mahmut Celâleddin Bayar (1883-1986) Manisa mebusu Türkiye Cumhuriyeti eski milletvekili, bakan, Atatürk'ün son başbakanı ve üçüncü cumhurbaşkanı.
Celâl Bayar, ilk ve orta öğreniminden sonra memuriyet hayatına atıldı. Ziraat Bankası'nda görev almış Bursa'daki çalışmalarını Deutsche Orientbank 'ta sürdürmüştür. Daha sonra İttihad-ı Milli bankasında çalışmıştır.
1908 yılında İkinci Meşrutiyet'in ilanından sonra İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne katıldı. 1918 yılında Müdafaa-i Hukuk-ı Osmaniye Cemiyeti'ne girdi.
1913 yılı sonunda İzmir'e gelen Celâl Bayar, İttihat Terakki Cemiyeti'ne katmak için spor yapan ve aralarında Adnan Menderes'in de olduğu Altay'lı gençleri davet etti…
Birinci Büyük Millet Meclisi'nde Saruhan (Manisa) Milletvekili olarak görev aldı. 1921'de İktisat Vekili oldu…
Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunda mücadele adamı, politikacı ve iktisatçı olarak temayüz etti. Hindistan Müslümanlarının Türk İstiklal Harbine yardım olarak aralarında toplayıp gönderdikleri altınları kullanarak, 1924 yılında Mustafa Kemal'in emriyle Türkiye İş Bankası'nı kurdu ve bu Banka'nın ilk Umum Müdürü oldu.
Çok partili siyasi hayata geçilmesi üzerine 1946 yılında arkadaşları ile birlikte Demokrat Parti'yi kurdu ve başkanlığına getirildi. Demokrat Parti genel başkanı Celal Bayar'ın, 1948 yılında, dönemin "Milli Şef"i İsmet İnönü'nün demokratik seçimlere izin vermesi için
-"Devr-i Sabık yaratmayacağız" (yani iktidara geldikten sonra yapılan yanlışların ve yolsuzlukların hesabını sormayacağız.) Demesinden sonra bazı DPliler partilerinden istifa ederek, 19 Temmuz 1948'de Mareşal Fevzi Çakmak önderliğinde, Osman Bölükbaşı ile birlikte Millet Partisi'ni kurdular.  (2)
Bize göre buradaki şifre;
"Devr-i Sabık yaratmayacağız" yani iktidara geldikten sonra yapılan yanlışların ve yolsuzlukların hesabını sormayacağız) İfadesidir.
Bunu kim ifade etmektedir?
DP’nin kurucusu, İş Bankasının Umum Müdürü Mahmut Celal Bayar,
Buradan da konuyu biraz daha açmak adına  Affairisme açıklanacaktır.
Atatürk ve Dictateur  konularına iki ayrı kaynaktan bakıldığında;
1) Tartışma konusu olan,  "dictateur" mü?  sorusunun cevabını 1930 yılında bizzat Atatürk  vermektedir.“Bugünkü manzara aşağı yukarı bir d i c t a t u r e manzarasıdır ve Ben öldükten sonra arkamda kalacak müessese, bir istibdat müessesesidir.”
(Derleyen Cemal Kutay, ‘Serbest Fırka Olayı,* Fethi Okyar’ın Kendi Elyazısı ile Hatıraları. Tercüman, 5 Aralık 1978)  Kaynağın yayınlandığı kitap; "Türkiye Cumhuriyeti’nde tek-parti Yönetimi’nin kurulması " Prof. Dr. Mete Tunçay)
2) "....Kurşuni üniforması içindeki Mustafa Kemal, bir köşede, sinirleri bozulmuş fakat ses çıkarmadan onları seyrediyor, atılmak üzere olan yabanıl bir bozkurt gibi gergin oturuyordu. 
Komisyon teklifin karşısındaydı. Bir üyesi bile teklifin lehine konuşmam işti. Kaybedecekti.
Ne ki, daha ilk rauntta kaybetmeyi göze alamazdı. Önemsiz şeyler hakkında yapılan bu amaçsız, sonu gelmez tartışma onu kızdırmıştı. Sinirleri iyice bozulmaya başladı. Bu malumatfuruş budalalar sürüsü, ölü bir kurumun yozlaşmış yapısını destekleyecek materyal bulmak için kelimelerle oynarken, Gazi, egemen olarak kendisi bütün gün oturup bekleyecek miydi?
Ansızın bütün kontrolünü kaybetti. Öfkeden titreyerek, homurdanarak bir masanın üzerine sıçradı ve toplantıyı durdurdu.
-”Efendiler, Osmanlı Sultanı egemenliği halktan zorla almıştır,” dedi “ve halk şimdi zorla onu geriye alıyor. Saltanat Hilafet’ten ayrılmalı ve kaldırılmalıdır.
Bu görüşe katılır ya da katılmazsınız, bu sizin bileceğiniz iş. Ama ne olursa olsun bu gerçekleşecektir, bu arada bazılarının kafaları kesilse dahi.”
Diktatör emirlerini vermişti. Saygıdeğer başkan ayağa kalktı ve konuştu: “Efendiler,” dedi, “Gazi bize meseleyi bizim ele aldığımızdan çok farklı bir bakış açısından izah etti.”
Mebuslar tehlikeden kurtulmak için aceleden birbirlerini ite kaka Meclis’e bu önerinin yasalaştırılmasını tavsiye etmeye koştular; Saltanat kesinlikle Hilafet’ten ayrılmalıydı; Saltanat’ın kesinlikle ilga edilmesi ve Vahdettin’in ülkeden çıkarılması şarttı.
Uzun giysilerinin eteklerini kavuşturarak, bu zincirsiz bozkurt üzerlerine atlamadan önce savuşabilmek için kaçıştılar.
Meclis, tasarıyı görüşmek için hemen oturuma geçti. Tartışmaya başladılar. Mustafa Kemal, Meclis’in genel havasının kendisine karşı olduğunu anlamıştı. Bir an evvel oylamaya geçilmesini sağlamalıydı. Her ne pahasına olursa olsun kazanması şarttı. Kişisel taraftarlarını toplantı salonunun bir tarafına topladı ve derhal açık oylamaya geçilmesini istedi.
Kimi mebuslar tasarının ad okunarak oylanmasını talep etti. Mustafa Kemal buna karşı çıktı. Taraftarları silahlıydı; içlerinden bazıları her şeyi yapabilecek karakterdeydi; emir alırlarsa silahlarını hiç duraksamadan kullanacakları kesindi.
“Meclis’in oybirliğiyle kabul edeceğinden eminim” dedi. Sesinden bir tür tehdit seziliyordu ve taraftarları da ellerini bellerine atmışlardı. “Ellerin kaldırılması yeterlidir.” 
(Bozkurt, H.CC. ARMSTRONG. 1.Baskı Mayıs 2005 NOKTA KİTAP)
...
Affairisme ve D i c t a t e u r konusu bittiğinde Osmanlı’ya kaldığımız yerden devam edeceğiz.
www.canmehmet.com
Yorum yazmak isteyenler, web sitemizdeki yazının altındaki yorum seçeneğini değerlendirebilirler.
(1) http://www.nuriyeakman.net/dp-atatuerkue-koruma-kanununu
(2)   Dışişleri Bakanlığı Sitesi ile Vikipedi’den alıntıdır.)
 ''gönül kimi severse güzel odur''atasözünü kendinizi ifade etmek için kullandınız herhalde..  
Meltem Şahin,  21.11.2011 15:27
Cevap :
Saygıdeğer Meltem Şahin Hanıımefendi, bahsekonu ifade, genellikle günlük hayatta, "beğendiklerimizin bize hep olumlu anlamda gözüktükleri" manasında kullanılmıştır. Cevap içerisindeki kullanımda da, beğendiğimiz, siyasetçi veya devlet adamlarını değerlendirirken, gözümüze ilk çarpan yönlerinin olumlu olduğudur. Takdir edileceği üzere bu ortamlar karşılıklı bilgi alış-verişi için kullanıılmaktadır. Yazılarımıza ilgiize ve emek vererek yazdığınız yorumlarınıza teşekkür ediyorum. Sağlıcakla kalınız.  21.11.2011 16:00
 





sizde M.kemal gibi görüşlerinizi açık yüreklilikle açıklayabilseniz de başka yorumculara verdiğiniz cevaplarla diğer yorumcuların yorumlarını değerlendirmeseniz. M.kemalin kendini diktatör olarak tanıttığı birsözü var mı? ama insanı 7 gün 24 saat bir konuda şartlandırısanız sonuç böyle oluyor demek ki. Meltem Şahin, 16.11.2011 13:29
Cevap :
Değerli Meltem Şahin, Bilirsiniz güzel bir atasözümüz vardır. "Gönül kimi severse güzel o'dur." Ve... Öncedende belirtmiştik. Kimi yorum ve cevaplarımız ağır bir sansürden! geçse gerek bayatlayınca yayına alınmaktadır. Bu nedenle web sitesimizdeki seçeneği işaret etmiştik. Dileyenler web sitemizdeki yorum seçeneğini değerlendirebilirler. Teşekkürler, sağlıcakla kalınız.  16.11.2011 16:49
 



iktidara muhalif olanların türlü sebeblerden cezaevlerini boyladığı,depremzedelerin devleti protesto ettikleri için devletin polisi tarafından joplandığı,meclis açıkken bile kanun hükmünde kararnameler çıkarılarak ülke yönetildiği,iktidar partisinden olmayan bir milletvekili iktidarın milletvekili tarafından yaka paça ,itilip kakılarak milletin kürsüsünden indirildiği bir zamanda diktatör aramak için neden o kadar uzağa gittiniz canmehmet bey. o bahsettiğiniz isim bırakın biz türk milletini tüm dünya milletlerinin kalbinde çoktan yerini almıştır. ...bugün kendisini çekemeyenlerin başında, oyunlarını bozduğu hayallerini yıktığı emperyalistler ve yerli işbirlikçilerinin olduğunubiliyoruz ve sevr haritasını gerçekleştiremedikleri için yaydıkları karalamalara da gülüp geçiyoruz ..Allah akıl fikir vermiş otursun herkes Atatürk eli kanlı bir diktatörmüydü.. yoksa ulusunun aydınlanması bağımsızlığı ve kurtuluşu için savaşmış uğraşmış yürekli bir yurtsevermiydi buna kendisi karar versin..
Meltem Şahin, 
14.11.2011 1:05
Cevap :
Değerli Meltem Şahin Hanımefendi, konuya ilginize ve yorumunuza teşekkür ediyorum. İçerik kişisel yorumumuz değildir. Tarafların ve birinci dereceden şahitlerin görüşleridir. Bunu içerikte elbette okumuşsunuzdur. Şunu da bilmektesiniz, "sevr antlaşması ", proje bazında kalmıştır, uygulamaya konmamıştır. Sağlıcakla kalınız.  16.11.2011 16:49
 


Yine her zaman ki gibi çok faydalandığım bir yazı oldu. Kaleminize sağlık, sevgiler
BrnUzr, 
09.11.2011 19:05
Cevap : Saygıdeğer Beran Uzer, nezaketinize ve yorumunuza teşekkür ediyorum. Sağlıcakla kalınız.  09.11.2011 22:36 
ATATÜRK'ÜN PARTİSİ "DEMOKRAT PARTİ'DİR"
İZZET SARK
Bazı kesimlerin Atatürk'ü eleştirmesinin nedeni yakın tarihimizin yeterince bilinmemesidir. Herkes Atatürk'ü istediği kalıplara sokup kendince yorumlayabiliyor. Keşke büyük önder hayatta olsaydı da ne kadar büyük bir lider olduğunu görmek bizlerede nasip olsaydı. Atatürk'ün politikalarını Chp ile bağdaşlaştırmak Atatürk'ü anlamamıza engel olacaktır. Atatürk çizgisinin Atatürk sonrası Chp ile bir ilgisi yoktur. İnönü politikaları Atatürk'ü bazı kesimler tarafından eleştirilmeye itmiştir.
Atatürk'ün partisi "Demokrat Parti'dir"İsmet İnönü Chp'yi ortanın solu olarak tanımlasa da 1938'den sonraki chp çizgisi değişmedi. 63 yıldır halkın Chp'ye karşı bir teveccühü yok. İnsanlar İnönü'den sonra ki chp zihniyetini benimsemediği gibi Türkiye'de Chp'ye muhalefet yapan her parti oylarını yükseltmiştir. Halkımızın yüzde yetmişinde böyle bir algı oluşmuş.
27 Mayıs 1960 darbesiyle Atatürk'ün partisi diye birşey kalmamıştır. Chp hiç bir zaman Atatürk'ün partisi olamamıştır. Atatürk'ün asıl partisi Demokrat Partidir. Celal Bayar Demokrat Partinin Atatürk yüzüdür, İsmet İnönü ise Chp'nin Atatürk yüzü olamamıştır. Bugünkü zihniyet nasıl Atatürk'ün hatıralarını silmek istiyorsa İsmet Paşa'da bunu istemiştir. Türk parasının üzerinden Atatürk'ün resmini kaldırıp kendi resmini bastırmıştır.
Eğer Atatürk'ün bir partisi varsa bu Demokrat Parti'dir. Türk parasının üzerine Atatürk'ün resmini koyan Demokrat Parti'dir. Hüseyin Çelik'in eleştirdiği Atatürk'ü koruma kanununu çıkaran Demokrat Parti'dir. Atatürk'ün evini müze yapan Demokrat Parti'dir. Atatürk'ü Anıtkabir'e defneden Demokrat Parti'dir. Atatürk'ün aziz hatıralarına sahip çıkan Demokrat Parti'dir. Madem ki siz o kadar Atatürkçüydünüz de neden bunları yapmadınız. Neden Atatürk'ü paranın üzerinden bile sildiniz, devlet dairelerinden resimlerini kaldırttınız, yıllarca Atatürk'ün naaşını ilaçlı tabutların içerisinde beklettiniz.
Eğer Celal Bayar olmasaydı Atatürk'ün yolunda gitmeseydi ve siyaseti İnönü'ye bıraksaydı bugün Atatürk herkesin nefret ettiği biri olabilirdi. Gazi Paşa'yı din üzerinden eleştirmek dinsizliktir. Atatürk ölmeden önce peygamberin yolundan ve izinden gidilmesini söylemiştir. İsmet İnönü gazetede bu haberi okuyunca bile Atatürk'ü eleştirmiştir. İnönü yaveriyle yaptığı bir konuşmada neden halkın Demokrat Parti'ye teveccüh gösterdiğini sormuştur. Yaveri ise Demokrat Parti'ye karşı seçim kampanyalarında biraz dinden bahsetmesini istemiştir. İnönü de 'peki' demiştir. İnönü seçim çalışmaları için bir kasabaya gider konuşmasını yapar ve kasabadan ayrılır.Yaveri sorar "Hani dinden de söz edecektiniz" İnönü'nün cevabı ise "Allahaısmarladık" dedim ya olmuştur.
Atatürk sonrası Chp, Kemalizmi Atatürkçülük adı altında kullanan bir zihniyettir. Bu zihniyet Atatürkçüyüz diyipte Atatürk öldükten sonra Türk parasının üzerine kendi resmini basan bir zihniyettir. Bugünün terörist bekçisi olan milletvekillerini kendi partilerinden milletvekili yapan zihniyettir, laiklik elden gidiyor palavralarıyla türbanlı kadınlarımızı ötekileştiren zihniyettir, Menderes'i dar ağacına gönderen zihniyettir, Menderes'in darağacında asılı naaşına bakıp bunun gibilerini yüz defa asmak lazım diyen bir zihniyettir. Bu zihniyet her zaman darbe yanlısı olmuştur, İsmet İnönü Menderes'e seni ben bile kurtaramayacağım diyip darbeye zemin hazırlamıştır. Oysa Demokrat Parti her zaman milletin yanında olmuş, milletini ötekileştirmemiştir, sunni alevi diye ayırmamıştır. Okula, kışlaya, camiiye siyaset sokmamıştır.
Bugünlere kadar gelen istikrarsız bu zihniyet bugün ise demokrasi vurgusu yapıyor. Peki sizin dönemlerinizde CHP il başkanı aynı zamanda o ilin valiside sayılmıyormuydu. Açık oy gizli sayım ile 1946 seçimlerini nasıl kazandığınızı siz çok iyi bilirsiniz. Böyle bir demokrasi olurmu. Kimse o zamanın şartları yalanına sığınmasın. Dönem hep aynı.Bugün 2009 seçimleri ne kadar şaibeliyse1946 seçimleride o kadar şaibelidir.
Kemal Kılıçtaroğlu dinden bahsediyor da Chp zihniyeti değil mi 18 yıl Ezanı Türkçe okutup, camileri kapatan, milletin Kur'an okumasını yasaklayan. 1954'te bir şoförün Hürriyet gazetesine verdiği cevap Chp zihniyetini özetliyor "Menderes değil mi bize Allahu Ekber dedirtmiş bu bize yeter. Yine bir vatandaşın Menderes'e söyledikleri Chp'yi anlatıyor, "Şimdi kimseden çekinmeden çok şükür Müslüman'ım' diyebiliyorum.
Allah 1946'da bu milleti bu zihniyetten kurtaranlardan razı olsun.
Mekanları cennet olsun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder