Mustafa Nevruz
SINACI
Bundan 63 yıl önce
Türkiye’de koyu ve korkunç bir dikta, despotizm, sulta ve cunta hüküm sürmekte
idi. Daha iyi anlamak için “Beyaz İhtilâl” ve “Demokrasi Bayramı”nın ne anlama
geldiğini irdeleyip inceleyelim, tefekkür edelim.
Zira on yıllık hükümet
dönemlerinde 1 Mayıs’ı bayram ilân eden, asil ve aziz milletin kutsallarını
başta “Ergenekon” olmak üzere anlamsızlaştıran; Buna mukabil ihanet, şiddet ve
dalâlet, milli unsurları tehdit vasıtası olarak kullanılan “newroz”
himayeciliği yapanların.; Bu devasa sürede 27 Mayıs’ı sorgulamaması, yargıya
taşımaması ve 14 Mayıs’ı Milli Demokrasi Bayramı ilân etmemesi pek hayreti
mucip, garip ve acaip bir meseledir.
Oysa ta başından beri
AKP’den beklenen: Türkiye'nin ilk ve tek seçilmiş Baş Vekili ve
Hükümeti'nin darbeyle indirildiği ve yıllarca ironik bir biçimde "Hürriyet
Bayramı" olarak, kinayetle kutlanan 27 Mayıs'ı, tersten bir vuruşla,
demokrasi bayramı ilan ederek; Türkiye'nin tüm kurumlarıyla ve toplumuyla
sivilleşip, demokrasiyi özümseyeceği bir dönemece tam bir samimiyet, adalet
ahlâkı ve hukukla taşıması idi.. Ne yazık ki, bu güne kadar olmadı!..
Hani Cumhuriyet Halk
Fırkası, cumhuriyetin kuruluşundan 1950’de iktidarı Demokrat Parti devralana
kadar ülkeyi yöneten tek parti olarak siyasi tarihe damgasını vurmuştur. 1908
sonrasındaki küçük çaplı denemeleri saymazsak -iki defa çok partili hayata
geçiş denemesi- DP, CHP karşısında kurulan uzun soluklu, tek ciddi muhalefet
partisidir. DP'nin 14 Mayıs 1950'de seçim kazanması bu anlamıyla çok partili
hayata dönüştür. Burada, 'çok partili hayata geçiş'ten ziyade 'çok partili
hayata dönüş' kavramsallaştırmasının kullanılmasının nedeni de yukarıda bahsi
geçen demokrasi deneyimlerini yok saymamak ve çok partili hayatın Asım
Karaömerlioğlu'nun deyişiyle, "Cumhuriyet'in bir icadı olduğu"
yanılgısına vurgu yapmaktır.
Bugün sene-i devriyesi idrak edilen 14 Mayıs, yani CHP'nin DP'ye iktidarını serbest
seçimle devretmesini sağlayan seçimi 'Demokrasi Bayramı' olarak tanımlamadan
önce 1946 yılı öncesine ve sonrasındaki sürece hızlıca göz atmakta fayda ve
zaruret var:
10 Mayıs 1946’da
Olağanüstü Kongre'nin toplanarak, CHP’nin İnönü'nün 'Değişmez Genel Başkan' ve
'Milli Şef' unvanlarını kendi arzusuyla kaldırması.; Mayıs 1945'te görüşülen
çiftçiyi topraklandırma kanununun akamete uğraması ve 7 Haziran 1945 tarihinde
4’lü Takrir diye bilinen önergenin verilmesi; Demokrasi’nin ayak sesleri olarak
ifade edilebilir.
7 Ocak 1946 tarihinde
DP'nin kurulmasıyla siyasi atmosferdeki zorlu yarış başlamış, çok kısa sürede
tüm kesimleri çatısı altında toplamış, hürriyet, adalet ve demokrasi hasreti
içinde kıvranan bütün kesimlerin ilgi, ümit ve sempatisine mazhar olmuştur. DP,
seçimlere asker sivil herkesin umudunu kendisine bağladığı bir süreçte girmiş.;
Emekli General A. Fuat Cebesoy, Korgeneral Fahri Belen, Yargıtay Başkanı Fahri
Özyörük, Amiral Fırat Özdeş, Sinan Tekelioğlu, Suat Hayri Ürgüplü, H. Edip
Adıvar, Hamdullah Suphi Tanrıöver, Nadir Nadi gibi isimler seçimler öncesinde
DP saflarına katılmışlardır.
Ancak CHP, DP’yi engellemek için her
yola başvurmuştur. Celal Bayar bu
konuda şöyle yakınır: “Öyle valilere rastladık ki, ben burada bulundukça DP
kurulamaz” veya “Ben burada Halk Partisi'yim, nasıl bitaraf kalabilirim”
dediler. "Demokrat Parti'ye girmeyi, vatan hainliği seviyesinde
gösterdikleri bile oldu!" Karakollarda vatandaşların dövüldüğü, telefon
konuşmalarının dinlendiği, mektupların açılıp okunduğu, jandarmaların DP ocak
ve bucak kapılarındaki levhaları söküp karakollara taşımalarının olağan işler
haline geldiği bu dönemle ilgili, İçel'in Aslanköy ilçesinde olanlar en bilindik
olaylardan biridir.
Öyle ki; 1946 seçimlerinde organize seçim yolsuzluğu
vuku bulmuş ve 1947 yılındaki muhtarlık seçimlerinde, 38 ilin 79 köyünde çıkan
olaylarda 7 kişi ölmüş 167 kişi yaralanmış, 1950 seçimlerinde ise Zonguldak ve
Malatya da iki kişi öldürülmüştür. Yani, tek parti cuntası ve amansız
diktatörlüğe galip gelerek 14 Mayıs’a ulaşmak çok zor olmuştur. Dolayısıyla bu
miladın, “demokrasi bayramı” olarak ilan edilmesi, Türkiye'nin tüm kurumları ve
toplumuyla sivilleşip, (sözde) yeni ve ileri demokrasi özümsediği şu dönemece
büyük katkı sağlayacaktır. (ANAYURT, Ankara-14 Mayıs 2013)