27 Mayıs 2017 Cumartesi

Yeni vesayet: 27 Mayıs darbesinin kurumsallaşması (Yeni Şafak Gazetesi, 27 Mayıs 2017 - Cumartesi) Türk Vatanı ve Türk Milletine İhanet ve Hain Kalkışmanın 57. Yıl Dönümü!.. "27 MAYIS YARGILANSIN"

Yeni vesayet: 27 Mayıs darbesinin kurumsallaşması







27 Darbesinden hemen sonra kolları sıvayan cuntacılar yeni bir sistem getirmek için harekete geçti. Yeni gelecek sistemde devletin resmi ideolojisi olan Atatürkçülük ve ikinci Cumhuriyet olarak anılan 27 Mayıs kesinlikle korunmalıydı. Seçimlere gidilmeden önce yapılacak Anayasayla, seçimlerden çıkacak olası bir kötü sonuca rağmen, kurulacak düzenin devamını sağlayacak bir planlamaya gidilecekti. Bunun için kurucu meclis kurulmuş, üniversitelerden profesörler davet edilmişti. Sıddık Sami Onar’ın başkanlığını yaptığı Anayasa Komisyonu yeni anayasayı yazarken cuntacıların bu hassasiyetlerini özellikle dikkate alacaktı.
Darbeyi meşrulaştırmak için ilk girişim halk oylaması
Darbe sonrası hazırlanan Anayasa’da sivil toplum, sendika ve sosyal haklara özellikle değinilmişti. Bu haklarla birlikte, anayasa özgürlükçü bir anayasa olarak görülecek, yapılacak referandumda toplumdan büyük destek görecekti. Anayasayla birlikte getirilen kurumlarlaysa, seçimle iktidara gelecek sivillerin hareket alanı kısıtlanacaktı. Darbecilere göre siyasilerin denetlenemedi bir ortamda işler çok çabuk 27 Mayıs öncesine dönebilirdi. Sandıkta, devrim olarak nitelendirdikleri 27 Mayıs’a karşı bir devrim gerçekleşmesine izin verilemezdi. Tüm bunları düşünerek yeni bir anayasa hazırlandı.
Anayasa’nın öngördüğü yeni sistem iki meclisli sistemdi. Meclis ve Senato’dan oluşan çift meclisli sistemde senato, meclisin kararlarının son geçtiği kurum olarak kalacaktı. Milli Birlik Komitesi üyeleriyse daimi senatör olarak ölene kadar senatoya seçilecekti.
Bir ayağı Milli Birlik Komitesi, bir ayağı Temsilciler Meclisi olan Kurucu Meclis’e bağlı olarak kurulan Anayasa Karma Komitesi yeni anayasa çalışmalarına hız verdi. Komitede hem askerler hem de Emin Paksüt, Sıddık Sami Onar, Muammer Aksoy, Turan Güneş, Tarık Zafer Tunaya, Coşkun Kırca, Mümtaz Soysal, Hıfzı Veldet Velidedeoğlu gibi anayasa hukukçuları vardı. Haftalar içinde hazırlanan anayasanın 9 Temmuz günü halk oylamasına sunulmasına karar verildi. Kampanya sürecinde herhangi bir hayır faaliyeti yürütülemezken, cuntacılar, basın ve darbeye destek veren siyasiler topyekun anayasanın ne kadar özgürlükçü ve ilerici olduğundan bahsediyordu. Referandum seçim atmosferini eski gazeteci Orhan Erinç şöyle anlatıyordu:
‘’Fazla canlı bir atmosfer olmadığını söylemek mümkün. O dönem muhalefet partisi olan Cumhuriyet Halk Partisi(CHP) daha etkin bir siyasal çalışma yürütmekteydi. Türkiye’nin ilk defa çok partili dönemden demokrasiye geçişi gibi algılandığı içim muhalefet cephesi coşkuluydu ama Demokrat Parti’yi tutanlar da kendilerine yöneltilen suçlama nedeniyle buruk bir yaklaşım sergiliyorlardı.’’


Türkiye’nin ilk referandumu
OYNAT01:00
Türkiye’nin ilk referandumu
Bundan tam 96 yıl önce, 20 Ocak 1921 tarihinde Türkiye'nin ilk anayasası Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edildi. Olumlu olumsuz yanları üzerinde en çok konuşulan yasalardan biri olan 1961 Anayasası'nın giriş bölümünde darbe meşrulaştırılmaya çalışıldı.


YORUM YAP

Demokrat Parti’nin devamı olarak görülen partilerin dahi evet oyu vereceklerini açıkladığı bir ortamda gidilen sandıktan sürpriz bir sonuç çıktı. Evet oyları yüzde 61.7’yken, hayır oyları yüzde 38.3’tü. Açıkça hayır vereceğini bildiren tek bir siyasi parti yokken hayırın bu denli yüksek bir sonuç alması herkesi şaşırtmış, darbecileriyse ürkütmüştü. Yaklaşan genel seçimlerde Demokrat Parti’nin devamı olan partilerin iktidar olabileceği endişesi darbecileri korkutmuştu. Tüm bunlara rağmen anayasa geçmiş ve Anayasa’nın öngördüğü şekilde 27 Mayıs artık kurumsallaşmıştı. 27 Mayısçıların sivil siyasete vesayet kurumu olarak hazırladıkları kurumlarsa bu referandumla birlikte kuruldu.


Darbeyle gelen koalisyon
OYNAT02:00
Darbeyle gelen koalisyon
27 Mayıs darbesi Türkiye'de on yıllık çok partili demokrasiyi sekteye uğratmanın yanında ilk koalisyon hükümetine açılan kapıyı da araladı. 1960'tan 2002 Kasımına kadar ise yaklaşık 41,5 yılın yarısından fazlası koalisyon hükümetleri ile geçti.



YORUM YAP
Anayasa Mahkemesi: 1961 Anayasasıyla birlikte kurulan Anayasa Mahkemesi’nin kuruluş yasasında, anayasaya uygunluk denetimi yer alsa da, gerçek amacı, TBMM’yi denetim altında tutmak ve gerektiğinde bakanları yargılamaktı. Kuruluşundan sonraki süreçte, gerçekten arzu edilmeyen yasa değişiklikleri, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilecekti. Anayasa Mahkemesi, değişim taleplerine karşı, en etkili direnç noktası olacak, birçok partiyi kapatarak, siyasetin tepesinde ‘demokles kılıcı’ işlevi görecekti. Anayasa Mahkemesi üyeliği için, yargıç niteliği aranmadığı halde, ceza yargılaması yapması, bu kurumun, siyasal niteliğine bağlanmaktaydı.
Milli Güvenlik Kurulu: ilk kez, Milli Savunma Yüksek Kurulu adıyla 1949 yılında ‘Devlet işlerinin en başında gelen topyekun milli savunma görevlerini yerine getirmek üzere’’ kuruldu. 1961 Anayasasıyla birlikte ‘Milli Güvenlik Kurulu’ adını alarak anayasal bir kurum haline geldi. Askerin siyasetteki etkinliğini artırmak ve sivil iktidara baskı niyetiyle kurulan MGK’nın 1961 Anayasasındaki amacı, ‘Milli Güvenlik ile ilgili kararların alınmasında ve koordinasyonun sağlanmasında yardımcılık etmek üzere, gerekli temel görüşleri Bakanlar Kurulu’na bildirir’ şeklinde düzenlenmişti. 12 Mart 1971 muhtırasıyla birlikte yapılan anayasa değişikliğinde ‘MGK, Milli Güvenlik ile ilgili kararların alınmasında ve koordinasyonun sağlanmasında gerekli temel görüşleri Bakanlar Kuruluna tavsiye eder’ şeklinde yeniden düzenlenmiştir. 1982’de MGK’nın etkinliği ve faaliyet alanı daha da genişletildi. Milli Güvenlik Kurulu, verdiği muhtıralar ve yaptığı açıklamalarla yıllarca atanmış askerlerin, seçilmiş siyasi sivil iktidarı denetleyen bir kurum olarak göründü.
Askeri Yargıtay: 27 Mayıs cuntasının 1961 Anayasasıyla birlikte kurduğu Askeri Yargıtay, askerlerin işledikleri suçlardan dolayı genel mahkemelerde yargılanmasının önüne geçti. 1982 Anayasasıyla birlikte bu mahkeme aynen muhafaza edilirken, yanına ‘Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’ eklendi.
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK): 1961 Anayasasında özerk bir kurum olarak hazırlanmış, daha sonra 1982 Anayasasında üst kurul olarak düzenlenen RTÜK’le televizyon ve radyo üzerindeki denetim sağlanmak istenmişti.
OYAK: Darbeyi gerçekleştirenler, siyasal ve hukuki zeminde elde ettikleri bir takım ayrıcalıkların yanı sıra, ekonomik olarak da çeşitli imtiyaz arayışları içinde oldular. Bu amaca hizmet etmek için Ordu Yardımlaşma Kurumu‘nu (OYAK) kurdular. Takriben 80.000 subayın iştirakiyle oluşan OYAK, kısa sürede önemli bir sermaye birikimine ulaştı. Bol kazançlı bazı alanlara yatırımlar yaparak, 10 yıl gibi kısa bir sürede Tukaş ve 3 milyon dolarlık bir çimento fabrikasının sahibi konumuna geldi. 1970 verilerine göre, kurumun yatırımları 502 milyon lira iken, 1972‘de bu rakam yaklaşık olarak 300 milyon dolara erişti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder