14 Mayıs 2013 Salı

14 Mayıs “Beyaz İhtilâl” ve Demokrasi Bayramı

14 Mayıs “Beyaz İhtilâl” ve Demokrasi Bayramı
Mustafa Nevruz SINACI
Bundan 63 yıl önce Türkiye’de koyu ve korkunç bir dikta, despotizm, sulta ve cunta hüküm sürmekte idi. Daha iyi anlamak için “Beyaz İhtilâl” ve “Demokrasi Bayramı”nın ne anlama geldiğini irdeleyip inceleyelim, tefekkür edelim. 
            Zira on yıllık hükümet dönemlerinde 1 Mayıs’ı bayram ilân eden, asil ve aziz milletin kutsallarını başta “Ergenekon” olmak üzere anlamsızlaştıran; Buna mukabil ihanet, şiddet ve dalâlet, milli unsurları tehdit vasıtası olarak kullanılan “newroz” himayeciliği yapanların.; Bu devasa sürede 27 Mayıs’ı sorgulamaması, yargıya taşımaması ve 14 Mayıs’ı Milli Demokrasi Bayramı ilân etmemesi pek hayreti mucip, garip ve acaip bir meseledir.
            Oysa ta başından beri AKP’den beklenen: Türkiye'nin ilk ve tek seçilmiş Baş Vekili ve Hükümeti'nin darbeyle indirildiği ve yıllarca ironik bir biçimde "Hürriyet Bayramı" olarak, kinayetle kutlanan 27 Mayıs'ı, tersten bir vuruşla, demokrasi bayramı ilan ederek; Türkiye'nin tüm kurumlarıyla ve toplumuyla sivilleşip, demokrasiyi özümseyeceği bir dönemece tam bir samimiyet, adalet ahlâkı ve hukukla taşıması idi.. Ne yazık ki, bu güne kadar olmadı!..
            Hani Cumhuriyet Halk Fırkası, cumhuriyetin kuruluşundan 1950’de iktidarı Demokrat Parti devralana kadar ülkeyi yöneten tek parti olarak siyasi tarihe damgasını vurmuştur. 1908 sonrasındaki küçük çaplı denemeleri saymazsak -iki defa çok partili hayata geçiş denemesi- DP, CHP karşısında kurulan uzun soluklu, tek ciddi muhalefet partisidir. DP'nin 14 Mayıs 1950'de seçim kazanması bu anlamıyla çok partili hayata dönüştür. Burada, 'çok partili hayata geçiş'ten ziyade 'çok partili hayata dönüş' kavramsallaştırmasının kullanılmasının nedeni de yukarıda bahsi geçen demokrasi deneyimlerini yok saymamak ve çok partili hayatın Asım Karaömerlioğlu'nun deyişiyle, "Cumhuriyet'in bir icadı olduğu" yanılgısına vurgu yapmaktır.
            Bugün sene-i devriyesi idrak edilen 14 Mayıs, yani CHP'nin DP'ye iktidarını serbest seçimle devretmesini sağlayan seçimi 'Demokrasi Bayramı' olarak tanımlamadan önce 1946 yılı öncesine ve sonrasındaki sürece hızlıca göz atmakta fayda ve zaruret var:
            10 Mayıs 1946’da Olağanüstü Kongre'nin toplanarak, CHP’nin İnönü'nün 'Değişmez Genel Başkan' ve 'Milli Şef' unvanlarını kendi arzusuyla kaldırması.; Mayıs 1945'te görüşülen çiftçiyi topraklandırma kanununun akamete uğraması ve 7 Haziran 1945 tarihinde 4’lü Takrir diye bilinen önergenin verilmesi; Demokrasi’nin ayak sesleri olarak ifade edilebilir.
            7 Ocak 1946 tarihinde DP'nin kurulmasıyla siyasi atmosferdeki zorlu yarış başlamış, çok kısa sürede tüm kesimleri çatısı altında toplamış, hürriyet, adalet ve demokrasi hasreti içinde kıvranan bütün kesimlerin ilgi, ümit ve sempatisine mazhar olmuştur. DP, seçimlere asker sivil herkesin umudunu kendisine bağladığı bir süreçte girmiş.; Emekli General A. Fuat Cebesoy, Korgeneral Fahri Belen, Yargıtay Başkanı Fahri Özyörük, Amiral Fırat Özdeş, Sinan Tekelioğlu, Suat Hayri Ürgüplü, H. Edip Adıvar, Hamdullah Suphi Tanrıöver, Nadir Nadi gibi isimler seçimler öncesinde DP saflarına katılmışlardır.
            Ancak CHP, DP’yi engellemek için her yola başvurmuştur. Celal Bayar bu konuda şöyle yakınır: “Öyle valilere rastladık ki, ben burada bulundukça DP kurulamaz” veya “Ben burada Halk Partisi'yim, nasıl bitaraf kalabilirim” dediler. "Demokrat Parti'ye girmeyi, vatan hainliği seviyesinde gösterdikleri bile oldu!" Karakollarda vatandaşların dövüldüğü, telefon konuşmalarının dinlendiği, mektupların açılıp okunduğu, jandarmaların DP ocak ve bucak kapılarındaki levhaları söküp karakollara taşımalarının olağan işler haline geldiği bu dönemle ilgili, İçel'in Aslanköy ilçesinde olanlar en bilindik olaylardan biridir.
Öyle ki; 1946 seçimlerinde organize seçim yolsuzluğu vuku bulmuş ve 1947 yılındaki muhtarlık seçimlerinde, 38 ilin 79 köyünde çıkan olaylarda 7 kişi ölmüş 167 kişi yaralanmış, 1950 seçimlerinde ise Zonguldak ve Malatya da iki kişi öldürülmüştür. Yani, tek parti cuntası ve amansız diktatörlüğe galip gelerek 14 Mayıs’a ulaşmak çok zor olmuştur. Dolayısıyla bu miladın, “demokrasi bayramı” olarak ilan edilmesi, Türkiye'nin tüm kurumları ve toplumuyla sivilleşip, (sözde) yeni ve ileri demokrasi özümsediği şu dönemece büyük katkı sağlayacaktır. (ANAYURT, Ankara-14 Mayıs 2013)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder